Ekonomik Sistemlerin Sınıflandırılması

Ekonominin genel olarak iki amacı vardır. Bunlardan birisi etkinliktir. Etkinlik hem üretimin olabilecek en verimli şekilde olmasını hem de üretilen mal ve hizmetlerin etkin bir şekilde dağıtılmasını ve tüketilmesini kapsar. Ekonominin bir diğer amacı da adil bölüşümdür. Fakat adil bölüşümün ne olduğu büyük oranda ekonominin alanı dışına çıkmakta felsefi disiplinlerin alanlarına girmektedir.

Ekonomi pozitif ifadelerle ilgilenir. Örneğin sigaraya zam yapılırsa tüketimde nasıl bir değişim olacağı hakkında yorumda bulunabilir. Fakat sigaranın zararlı olması nedeniyle tüketiminin azalması gerektiği ve bu nedenle de zam yapılmasının uygun olacağı gibi normatif ifadeler genel olarak ekonominin alanının dışına çıkar.

Özellikle adil bölüşüm konusunun normatif bir zemine oturması farklı ekonomik sistemlerin oluşmasına neden olmuştur. Bu sistemler kabaca üç ana kategoriye ayrılabilir:


Merkezi Planlı Ekonomiler

Bu ekonomik model genel olarak sosyalist ideolojiye sahip yönetimlerin benimsediği bir sistemdir. Toprak ve sermaye toplumun kollektif mülkiyetindedir ve ekonominin işleyişi genel olarak devletin planlamasına bağlıdır.

Kaynakların ne kadarının mal veya hizmet üretiminde kullanılacağı, ne kadarının yatırımlara ayrılacağı devlet tarafından belirlenir. Bu şekilde devlet istediği zaman refah düzeyinden biraz fedakarlık yaparak büyüme oranına müdahale edebilir.

Serbest piyasa olmadığı için bu sistemde her sektör için üretim ve gerekli girdilerin miktarı titizlikle belirlenmeli ve sektörler arasındaki mal ve hizmet akışı çok iyi planlanmalıdır. Bu da yine devletin yetki ve sorumluluğundadır.

Devlet ayrıca üretilen mal ve hizmetlerin tüketicilere dağıtılmasını da sağlar. Bunu yaparken mal ve hizmetleri doğrudan dağıtabileceği gibi halka para dağıtıp tüketileceklerin seçimini halka bırakabilir. Fakat ikincisini yapması durumunda da mal ve hizmetlerin fiyatlarını belirleyerek tüketim miktarlarını belirlemede etkin olabilir.

Merkezi planlamalı ekonomilerde piyasa serbest bırakılmadığı için daha etkin bir ekonomi oluşturulabilir ve yine planlama sayesinde işsizlik çok düşük oranlara çekilebilir. Bununla birlikte devlet mal ve hizmetleri kendi adalet anlayışıyla bölüştürebilir.

Merkezi planlı ekonomilerin dezavantajı ise planlamanın zorluklarıdır. Karmaşık bir ekonomide planlama yapmak için gerekli bilgiyi toplamak büyük çaplı bir araştırma ve bürokrasi gerektirir. Bunun dışında etkinliğin sağlanması için de çok titiz bir çalışmanın yapılması gerekir. Örneğin kömür ve doğal gaz ile çalışan iki santralden hangisinin daha avantajlı olduğunu bilebilmek için doğal gaz ve kömürün nispi kıtlıklarını gösteren bir fiyat sistemine ihtiyaç vardır, fiyatlar yöneticiler tarafından keyfi olarak belirlenirse etkin olmayan yapılar görülebilir. Son olarak da merkezi planlı ekonomilerde çalışanlar çalışmak istedikleri yerleri seçme hakkına sahip olmayabilirler bu da özgürlüklerinin kısıtlanacağı anlamına gelmektedir.

Bu tarz ekonomik sisteme yakın sistemler olarak eski Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkeleri ile günümüz Kuzey Kore ve Küba'sının ekonomileri örnek gösterilebilir.


Serbest Piyasa Ekonomisi

Serbest piyasa ekonomisi genel olarak toprak ve sermayenin özel mülkiyete tabi olduğu kapitalist ekonomileri ifade eder. Ekonomiyi kendi çıkarlarını maksimize etmeyi amaçlıyan firmalar ve hane halkının oluşturduğu varsayılır.

Serbest piyasa ekonomisinde bireylerin gelirleriyle neyi ne kadar tüketeceklerini seçmede, nerede çalışacaklarını belirlemede, firmaların da neyi ne kadara satacaklarını ve hangi üretim metotlarını kullanacaklarını belirlemede özgür oldukları kabul edilir.

Tüketiciler ve üreticiler birbirlerine mesajları fiyatlar üzerinden iletirler. Örneğin bir malın fiyatı çok yüksekse bu mala talep az olacaktır. Bu nedenle üretilen malların bir kısmı üretenin elinde kalacaktır ve bu da fiyatların düşmesine neden olacaktır. Fiyatlar düşerken talep artacak ve sektörü artık karlı bulmayan bazı firmalar piyasadan çekileceği için arz azalacaktır. Sonuçta piyasa bir denge noktasına ulaşacaktır.

Ayrıca mal ve hizmetler piyasası ile üretim faktörleri piyasası da birbirine bağlıdır. Misalen bir malın fiyatının çok düşük olduğunu kabul edelim. Bu durumda bu mala aşırı talep olacaktır ve elindeki malı daha pahalıya satabileceğini gören firmalar fiyat yükselteceklerdir. Fakat yeni fiyatla birlikte sektörün karlı olduğunu gören yeni firmalar da piyasaya girecektir. Bu da iş gücüne yönelik talep artışına neden olacaktır. Sonuç olarak da iş gücü piyasasında da ücretlerin arttığı görülecektir. Fiyat ve ücretlerin bu şekilde kendiliğinden değişkenlik göstermesini Adam Smith "Görünmez El Prensibi" olarak adlandırmıştır.

Serbest piyasa ekonomisi bir planlamaya ihtiyaç duymadığı için ağır bürokrasiler gerektirmez. Ayrıca bir işçinin iyi çalışması otomatik olarak değerini arttıracağından teşvik edilmesi kolaydır. Rekabet derecesi yüksekse hiçbir firma tek başına fiyatları belirleyemez ve bu da daha etkin çalışmaları için bir teşviktir.

Pratikte ise bu ekonomik sistemin de dezavantajları vardır. Öncelikle genel olarak rekabet eden firmaların sayısı sınırlıdır. Bu nedenle birkaç firma piyasaya hakim olup fiyatları belirleyebilir. Bu hem firmaların hak ettiğinden yüksek karlar elde etmesine sebep olur hem de firmaların etkin çalışma zorunluluklarını ortadan kaldırır. Bu tür ekonomide işsizliğin yüksek olması gibi sorunlar görülebileceği gibi toplumun ihtiyacı olan bazı mal ve hizmetler karlı olmadıkları için özel sektör tarafından üretilmez. Bu ekonomik sisteme dair en hararetli itirazlar ise adil olmayan bölüşüme yol açtığı ve bencilliği teşvik ettiği yönündedir.

Günümüz İngiltere ve ABD'sinin ekonomik sistemleri bu sisteme yakın örnekler olarak gösterilebilir.


Karma Ekonomiler

Pratikte neredeyse bütün ekonomiler yukarıda bahsi geçen iki ekonomik sistemin bir karması şeklindedir. Devlet mallara ve hizmetlere, gelirlere vergi koyarak; bazı sektörlerdeki üretimi yasa dışı sayarak veya kotalandırarak piyasaya müdahale edebilir. Piyasaya ne kadar ve ne şekilde müdahale ettiği ekonominin hangi sisteme yakın olduğunu belirler.